Evridike’nin Çığlığı, Şahika Tekand’ın başta “Antigone” (Sophocles) ve başka çeşitli metinlerden esinlenerek yazıp yönettiği ve Studio Oyuncuları tarafından birincisi Oidipus Nerede? (2002), ikincisi Oidipus Sürgünde (2004) olan “Oidipus Üçlemesi” nin sonuncu oyunu olarak sahnelenmektedir.
“Ötekinin hakları”, “ifade, inanç ve düşünce özgürlüğü”, “hukukun adil uygulanışı”, “savaş” gibi kavramlar öne çıkarılarak tasarlanan Evridike’nin Çığlığı’nda ana aksiyon, birbirini izleyen, sınırlı sayıda hareketten oluşan bir hareket dizgesinin zorlayıcı bir düzen içinde gerçekleştirilmesi ile oluşan bir matris üzerine oturtulmuştur.
Bu matris, Antigone’nin, haksız bir iç savaş sonucunda iki erkek kardeşinin birbirini öldürmesi ve bu haksız kardeş savaşı sayesinde devlet yönetimini ele geçiren Kreon tarafından hain ilan edilerek mezar hakkı elinden alınan kardeşini, insan onuruna yakışır şekilde gömmesi ile ortaya çıkan, varolan yasalar ve etik ilkeler çatışması içinde tutum almaya zorlanan bireylerin, cevaplamaları ve çözüme varmaları gereken ana soruyu, sahne üzerinde performansın ana öyküsü ve asal aksiyonu haline getirmektedir.
Oyuncu hareketleriyle sahne üzerinde tam da şimdiki zamanda gerçekleştirilen bir oyunun (game) yapısını oluşturan bu matris, Antigone’nin gerçekleştirdiği eylem konusunda ve “azınlık”, “muhalif olan” “öteki”nin hakları ile ilgili tavır belirtmekle yükümlü çoğunluğun maruz bırakıldığı yargı ve karar sürecini, hem sahne hem de seyir yeri açısından fiilen o anda gerçekleşmekte olan gerçek ve zorunlu bir değişim sürecinin parçası haline getirmektedir.
Oyuncu için, diğer iki tragedyada olduğu gibi sahne üzerindeki bütün riskler gerçektir; ışığa karşı sorumlu olan oyuncular, bu oyunda, ek olarak sınırlı hareket dizgesinin ortaya çıkardığı oyun düzeni ile anahtar sözcüklerin ilişkisine bağlı olarak işleyen bir dizi zorunluluğa tabidirler. Sınırlı sayıdaki hareketler, çağdaş yaşamda bağımsız birer birey olduklarına ikna edilen ancak sistem tarafından zorunlu bırakıldıkları verili bir alanda, önyargılar ve korkularla yaşayan çağdaş insan davranışını ifade etmektedir.
Zorunlu hareketlerin hızlı ve şaşırtıcı değişimi ile oluşan oyun düzeni, zorlayıcı oyun kuralları ile sahneyi adeta bir simulasyon alanına, oyuncu performansını da güvenlik ipi bulunmayan bir canbazının gösterisindeki gerçekliğe kavuşturmaktadır.
Bu tragedyada, bütün tiyatro tarihi kadar uzun zamandır teslimiyeti, koşullara müdahale etmemesi, uysallığı, tepkisini karşısındakine çevirmek yerine kendine yöneltmesi, koşullara dayanamayınca da sessizce intihar etmesi ile bilinen bir karakter olan Euridike’nin isyan çığlığı duyulmakta ve intiharı, yıkıcı, sarsıcı, değiştiren bir eyleme dönüşmektedir.